Yurt Dışı Gezi Notları – Let It Go https://letitgo.tv Tue, 07 May 2019 08:55:22 +0000 tr hourly 1 https://wordpress.org/?v=5.1.15 https://letitgo.tv/wp-content/uploads/2019/04/Let-It-Go-512-150x150.png Yurt Dışı Gezi Notları – Let It Go https://letitgo.tv 32 32 Londra En İyi Restaurantlar https://letitgo.tv/londra-yemek/ Tue, 16 Apr 2019 12:09:51 +0000 https://hacerimo.com/?p=1580 Londra’da yemek olayına gelecek olursak, İngilizlerin yemek kültürleri zengin değil malesef. Birçok yerde farklı kültürlere ait mutfaklarla karşılaşabilirsiniz. Deneyimlemek istediğiniz her kültüre ait mutfağı rahatlıkla bulabilirsiniz. Biz Londra’da yaşadığımız için Türk mahallesindeki Türk restaurantlarını da tercih ediyoruz. Türk yemeği isterseniz Türk mahallesine gidebilirsiniz.

Flat Iron;

Bir et restaurantı olarak gözdemiz olan restaurant. Çok lezzetli ve ağızda dağılan etleri var. Her güne özel spesiyallerini de mekanda bulunan tahtalara yazıyorlar isterseniz onları da tercih edebilirsiniz. Etlerin yanında hamburgerleri de lezzetli ve yemeğinizin yanına kremalı ıspanak, patates kızartması, patlıcan kızartması… vs alabiliyorsunuz. Mekanlarının dekorasyonları zaten çok hoş. Birçok yerde rahatlıkla bulabileceğiniz bir restaurant zinciri. Bir de öneri olarak Covent Garden’daki şubelerinde yemekten sonra Salted Caramel dondurmaları ücretsiz. 😉

Mestizo;

Bir Meksika Restaurantı.. Tacolar, nachoslar ve çeşitli Meksika tatlarını bulacağınız restaurant. Biz her gidişimizde iki veya dört kişilik paylaşabileceğimiz tabaklardan alıyoruz. Bu tabaklardan dört adet et ve tavuk seçebiliyorsunuz. Sanırım geriye 8 küçük tabak kalıyor, bunlarda ise domates, maydonoz, meksika fasulyesi, jalopeno, domates ve avokado sosları, süzme yoğurt, soğan geliyor. Tacoları ise mısır unlu ve normal olarak seçebiliyorsunuz. İsterseniz yarısı mısır unlu yarısı normal tercih edebilirisiniz. Yemeklerinin yanında tatlılarının da muhteşem olduğunu söylemem gerekiyor. Ben her gittiğimde trileçesini tercih ediyorum. Keki ve sosu çok lezzetli.

Fenchurch Restaurant;

Londra’nın en uzun binalarından biri olan Sky Garden’ın en üst katında olan restaurant. Özel günler için tercih edebileceğiniz şık bir mekan. Fiyatı diğerlerine göre daha tuzlu ancak Londra manzarasını izlerken İngiliz mutfağından lezzetli yemekler yemek isterseniz tercih edebileceğiniz bir yer. Ayrıca Sky Garden’a çıkmak normalde ücretsiz ancak çok önceden rezervasyon yaptırmanız gerekiyor ve rezervasyonsuz bahçe kısmına çıkamıyorsunuz. Fenchurch Restaurant’ta rezervasyon yaptırırsanız bahçe kısmına rezervasyon yaptırmanıza gerek olmadan ve aşağıdaki sırada beklemeden görevliye restaurantta rezervasyonunuz olduğunu söylediğinizde direk çıkabiliyorsunuz. Bu arada restaurant 37. katta ve menüsünde beyaz et, kırmızı et, çeşitli salatalar, balık. vs bulabilirsiniz.

Zizzi:

İtalyan restaurantı olan Zizzi şubelerini Londra’da birçok yerde bulabilirsiniz. Menüsünde İtalyan Restaurantı olması sebebiyle birçok makarna, pizza ve İtalyan tatlılarından bulabilirsiniz. Benim için makarnanın bol soslu ve sosunun lezzetli olması çok önemli.

Zizzi makarnaları ise benim isteklerimi yerine getiriyor. Genelde gittiğimde pizzacı olmadığımdan makarnalarını yiyorum. Ancak pizza sevenlerdenseniz çok lezzetli pizzaları da mevcut. Bazı pizzaları bizim kapalı pidelerimize benziyor isterseniz onları da tercih edebilirsiniz.

Nando’s;

Bu mekan ise tavuk restaurantı. Zizzi gibi Londra’da birçok şubesini rahatça bulabilirsiniz. Çeşitli soslara sahip olan seçeneklerden seçerek bol soslu tavuklar yiyebilirsiniz. Burada en çok sevdiğim ise hellim kızartması idi, çoook lezzetli giderseniz kesinlikle alın. Yemeğinizin yanında seçebileceğiniz birçok aparatif de mevcut.

Coco di Mama;

Bir İtalyan Rastaurantı daha. Menüsünde çeşitli soslu makarnalar mevcut. Benim gözdem pesto soslu tavuklu makarnası. Çok lezzetli üzerine de cheddar ekleyince sizi sizden alacak olan lezzeti kesinlikle denemenizi öneririm. Mekanlarının tasarımları da birbirinden güzel. Yine Londra’da birçok yerde şubesini bulabilirsiniz. Makarna fiyaı ise Pesto soslu tavuklu olan 5-6 pound arasında değişiyor.

Pizza Express;

Adı üzerinde onlarca çeşit pizza yiyebileceğiniz Londra’nın pizza zincirlerinden. İsterseniz süper ince, isterseniz normal kalınlıkta tercih edebiliyorsunuz.

Five Guys;

Avrupa ve Amerika’nın birçok şehrinde görebileceğiniz bu hamburgercinin Londra’da da birçok şubesi bulunmakta. Patatesleri, Hamburgeri gerçekten çok lezzetli. Patatesini dilerseniz baharatlı olarak alabilirsiniz. Hamburgerinin içeriğini de sipariş verirken kendiniz seçiyorsunuz. Etlerin hepsi beef. İçecek kartonu da alarak dilediğiniz içeceği dilediğiniz kadar içebilirsiniz. Ayrıca şöyle de bir güzelliği var Five Guys’ın yemekten sonra dilediğiniz kadar fıstık alabiliyorsunuz ve ücretsiz. Biz genelde yemekten sonra biraz fazla alıp bi taraftan kendimiz yiyip bir taraftanda Regent’s Park ya da St. James Park’taki sincapları besleyebiliyoruz.

Patisseria Valeria;

Çeşitli yemeklerinin yanı sıra tatlı yiyebileceğiniz Londra’da her köşe başında bulabileceğiniz tatlıcı. Biz hep tatlı için tercih ettik. Londra’ya geldik bi afternoon tea yapalım derseniz de öneririm. Grupon gibi sitelerde daha uygun fiyatlı olarak aynı Afternoon Tea’yi alabilirsiniz. Tatlıları ise Londra’da bizim tatlılarımıza en yakın olan tatlıcı bence. Kremaları lezzetli.

Ben’s Cookies;

Yediğim en güzel kurabiyeler buraya ait diyebilirim. Çikolatalı, beyaz çikolatalı, bitterli, .. birçok çeşitte kurabiye yiyebileceğiniz kalori bombası olan kurabiyeleri var. Yedikçe yiyeceksiniz benden söylemesi. 😉

Franco Manca;

Bu restaurantı da Londra’nın birçok yerinde görebilirsiniz. Çok uygun fiyatlı pizzalar ve fiyata uygun lezzeti ile bizi şaşırttı açıkçası. Heryerde gördüğümüz bu restaurantı birgün denedikten sonra kendimizi aç kaldığımızda sürekli burada bulduk. Pizzalarını öneriyoruz.

Peggy Porschen Cake;

Dekorasyonu ile göz dolduran, tatlıları da kendinden süslü olan cafe. Londra’da şu an iki şubesi var. Victoria ve South Kensington’da olmak üzere. South Kensington’daki mekan olarak daha büyük. Yaş pastaları bizimkilere görüntü olarak benzese de krema ve tat olarak hiç benzemiyor. Londra’da yaş pastaların içine ve dışına kullandıkları kremalar gerçekten çok farklı ve yağımsı bir tat bırakıyor ağzınızda. Görüntü olarak çok tatlı olmakla birlikte ben tatlarında o güzelliği bulamadım malesef.

Ansel Dominique Bakery;

Farklı çeşitlerde tatlıları olan mekan. Victoria’da bulunan bu cafede bir tatlı, kahve arası verip kendinizi ödüllendirebilirsiniz.

]]>
Londra Manzarasını 35. Kattan Ücretsiz Nasıl İzleyebilirsiniz? https://letitgo.tv/londra-manzarasini-35-kattan-ucretsiz-nasil-izleyebilirsiniz/ Mon, 15 Apr 2019 21:26:43 +0000 https://letitgo.tv/?p=2095 Londra’ya geldiniz ve Londra manzarasını da izlemeden gitmeyelim diyorsanız Londra manzarasını izleyebileceğiniz birçok çok katlı yapı var. Shard, Sky Garden.. vs bunlardan bazıları. Ancak Shard’a çıkmak için ayrı bir giriş ücreti ve yukarıda bulunan cafelere çıkıyorsanız da bir şeyler yeyip içmeniz gerekiyor bu da ekonomik olarak artı bir gider oluyor sizler için.

Sky Garden ise ücretsiz olarak 35. kata çıkabileceğiniz ve Londra manzarasını izleyebileceğiniz bir yer. Öncelikle internet sitesinden rezervasyon yaptırmanız gerekiyor. Ancak sitedeki rezervasyonlar çok erkenden bitiyor, gitmeyi düşündüğünüz günden en az iki hafta öncesinde rezervasyon yaptırmanız lazım.

Sky Garden’a girmek için elinizde biletiniz ile gitmeniz gerekiyor aşağıda güvenlikten geçtikten sonra scan ettirmeniz gerekiyor. Onun haricinde sadece gezmek için kesinlikle izin verilmiyor. Ancak şöyle bir durum var Sky Garden’ın en üst katında Fenchurch Restaurant bulunuyor. Sevgiliniz veya eşinize sürpriz yapmak isterseniz, British mutfağına ait leziz yemekleri Londra manzarasında yiyebiliyorsunuz. Lezzetli diyorum çünkü en azından benim için lezzetli yemeklerini bulmak zor oluyor. Eğer önceden restaurant için rezervasyon yaptırırsanız aşağıdaki sırada beklemeniz ve önceden rezervasyon yaptırmanız gerekmiyor.

Sky Garden’ın üç katı bulunuyor. Fenchurch Restaurant, cafesi ve en al katta barı bulunuyor. Barın olduğu alanın ilerisinde büyükçe bir teras bulunuyor buradan havanın açık olduğu zamanlarda Tower Bridge, nehir, Westminister’a kadar görebiliyorsunuz.

Bina içerisinde 360 derece gezebiliyorsunuz. Bir bahçe gibi düşünülerek yapılmış içerisinde çeşitli bitkiler bulunuyor. Ön tarafta bir teras, arka tarafta cam kenarına oturabileceğiniz ahşap uzun bir yer var.

Sky Garden’da zaman zaman eventlar olmakta. Gün doğumunda yoga etkinliği, gün batımı eventları… vs. Eventların hepsine kendi internet sitesinden takibini yapabilirsiniz.

]]>
Manchester’da Gezilecek Yerler https://letitgo.tv/manchester/ Wed, 03 Apr 2019 12:11:53 +0000 https://hacerimo.com/?p=2041 Manchester İngiltere’nin gelişmiş şehirlerinden birisi. Kuzeyde olması dolayısıyla daha serin bir havası var. Londra’dan hızlı trenler ile yaklaşık üç saatte ulaşabiliyorsunuz. İsterseniz bizim gibi Liverpool ardından Manchester yapabilirsiniz. Liverpool Manchester arası ise trenine göre 30 dk- 1 saat sürüyor. Liverpool yazımı okumak isterseniz https://letitgo.tv//liverpoolda-2-gun/ buraya bırakayım.

Biz mart sonunda gittiğimiz için zaman zaman serin bir hava olmakla birlikte güneşin güzel yüzünü de görebildik. 🙂 Hatta bizim gittiğimiz gün her meydanda üçer grup(yaş ortalaması 45-50 olan insanlar) çeşitli geleneksel danslar sergilediler. Hepsi çok mutlu ve huzurlu görünüyordu açıkçası. Acaba biz de bu yaşta bu enerjide olabilecek miyiz düşünceleri ile gördüğümüz her meydanda dans edenleri izledik.

Manchester gezilecek yerler;

  1. John Rylands Kütüphane’si; Şu vakitten sonra Manchester denilince aklıma ilk gelecek şey kesinlikle bu kütüphane. Nasıl bir etkileyicilik, nasıl bir ihtişam…

  1. Kütüphaneyi gören herkes burada öğrenci olmayı aklından geçirmiyor değil açıkçası. Alışılagelmiş kütüphanelerin çok dışında tarihi bir mekan olan bu kütüphanede okuma odaları, çalışma odaları var ayrıca en üst katında da özel izin ile araştırma yapmak isteyenleri ağırlıyor.

  1. Castlefield; İçerisinde kafeleri barındıran, merkezi konumda bulunan Manchester’in en ünlü alanlarından.
  2. Manchester Belediye Sarayı; dışarıdan ihtişamı ile sizi büyüleyen bir binaya sahip.

  1. Bilim ve Sanayi Müzesi;
  2. Albert Meydanı;
  3. Market Street; üzerinde birçok kafe, butik ve alışveriş yapmak için mekanların olduğu ünlü bir cadde. İstiklal Caddesine benzettiğimiz ve üzerinde bir çok sokak sanatçısının olduğu bir yer. Bizim için en ilginç yanı da piyano ile mario gibi çeşitli bilgisayar oyunlarının müziklerini çalan kişi idi. Sonradan İngiltere’de yaşayan arkadaşlarımızdan öğrendik ki bu kişi her daim oradaymış.
  4. Manchester Katedrali; açıkçası Liverpool Kathedralinden sonra insan bir hayal kırıklığına uğruyor bu katedrali görünce. Çok daha küçük ve biz gittiğimizde bir kısmı kapalı olduğu için çok gezemedik. Normalde böyle mi yoksa o güne özel miydi bilemiyorum. Umarım siz tam anlamıyla gezebilirsiniz.

  1.  Kanal Caddesi; Eşcinseller Köyü olarak da bilinen bu caddede küçük bir kanal ve kanalın çevresinde çeşitli kafeler bulunuyor. Tabi her tarafta LGBT bayraklarını görmeniz mümkün. 🙂
  2. Manchester Sanat Galerisi;

  1. Manchester United Stadyumu;
  2. Northern Quarter; Manchester’in hippi mekanı olarak bilinen yer. Biz gittiğimizde bir eğlencelerine denk gelmiştik çok eğlenceliler. Etrafta çeşitli kafeler ve butikler var. Alışveriş yapabilirisiniz.
  3. Arndale Alışveriş Merkezi
  4. İnsanlık Tarihi Müzesi.

Manchester’da yemek için tercih edebileceğiniz mekanlar;

  1. School Scandal; İngiliz mutfağından seçeneklerinizin olduğu bir restaurant.
  2. Pig + Sparrow; Bu şirin cafe Northern Quarter bölgesinde ve içerisinde el yapımı lezzetli kekler, muffinler ve cupcakelerin yanında kahve yudumlarken bilgisayarınızda çalışabilirsiniz, kitabınızı okuyabilirsiniz.
  3. Merkezde gezdiğinizde göreceksiniz yemek için birçok çadırın olduğu bir bölge var. Biz bir yemeğimizi mac and cheese yiyelim diye gidip malesef bulamayıp yine aynı lezzette belki bir tık daha iyi olabilir tavuklu, hellimli salad box yiyoruz fiyatlar 4,5- 11 pound arasında değişiyor.

]]>
Liverpool’da 2 Gün https://letitgo.tv/liverpoolda-2-gun/ Tue, 02 Apr 2019 10:11:10 +0000 https://hacerimo.com/?p=2022 Londra’ya geldik gezdik gördük biraz farklı bir yer olsun, Londra dışında bir İngiliz şehri daha görelim dediyseniz Liverpool tam olarak öyle. Hem de deniz kenarında. Liverpool’a Londra’dan hızlı tren ile trenine göre 2-3 saat arasında ulaşabiliyorsunuz. Londra Euston tren istasyonundan Liverpool Lime Street’e iniyorsunuz.

Şanslıyız ki mart sonunda gitmemize rağmen hava bizi üzmedi ve iki gün de güneşliydi. Hem havanın hem tadını çıkarabildik. Liverpool sahili bize bir taraftan Üsküdar sahilini bir taraftan Caddebostan sahilini hatırlattı. Uzunca bir yürüyüş sahilinin olması bisiklet sürmek için, uzun yürüyüşler yapmak için biçilmiş kaftan. Şehir hakkındaki genel izlenimlerimiz; sessiz, sakin çok fazla yabancının olmadığı bir İngiliz şehri diyebiliriz. Her yere yürüyerek gidebilirsiniz ve istasyondan inip sahile indiğinizde görmek istediğiniz yerlerin %70’ini görmüş oluyorsunuz. 🙂

Şimdi ee nereleri gezelim diyorsanız onlara gelelim;

Gezilecek yerler

  1.  Liverpool Katedrali; Katedral şehrin biraz üst kısmında kalıyor ancak heryere yürüyerek ulaşabileceğiniz uzun sürmeyecek bir yürüyüş ile ulaşabilirsiniz. Liverpool katedrali ihtişamı ile ilk gördüğümüzde bizi büyülüyor ve hemen kendimizi içeri atıyoruz. Gitmeden yaptığımız araştırmalarda kimsenin bahsetmediği ama izlediğimiz bir videodan yola çıkarak hemen katedralin terasına çıkma kararı alıyoruz. Hatta “Acaba erkenden kalkıp kimseler gitmeden mi gitsek?” diyoruz ama şehir zaten sessiz, sakin çok fazla turist olmadığı için çok da erken olmayan bir saatte katedrale varıyoruz. 5,50 pounda katedralin en üst kısmına çıkarak muhteşem manzaranın tadına varıyorsunuz. Manzara muhteşem, kesinlikle çıkın ve bize iyi ki çıkmışız, sayenizde mesajınızı gönderin. Biz de çok mutlu olacağız. 🙂

 

  1. Ferry turu; Beatles’in grubunun çıktığı Liverpool şehrinde her yerde Beatles’a ait şeyler görmeniz mümkün. Bu ünlü feribotu Beatles’in klibini tasarlayan kişi tasarlamış bu bakımdan çok ünlü. 10 pound karşılığında 50 dakikalık bir tura çıkarabiliyorsunuz bu rengarenk feribotla.

  1. Albert Dock Meydanı; Beatles’in heykelinin olduğu, deniz kenarında isterseniz oturabileceğiniz isterseniz yürüyüş yapabileceğiniz, önünde de Pier Head’in olduğu yer. Pier Head’de üç önemli, ihtişamlı yapı var. Bunlar, Liman Binası, Kraliyet Binası ve Cunard Binası.

  1. Beatles Müzesi; Beatles’a ait görmek isteyeceğiniz her şeyin olduğu bu müzeye giriş 14.50 pound.

  1. Mersey Maritime Müzesi; İngiliz gemi ticareti, Titanik gibi ünlü gemilere ve köle ticareti ile ilgili bilgilere ulaşabileceğiniz, deniz kenarında Tate Liverpool ile yan yana olan müze. 10.00-17.00 arasında ziyaret edebilirsiniz ve ücretsiz.

 

  1. Tate Liverpool; Deniz kenarında bulunan Tate Liverpool Mersey Maritime Müzesi ile yan yana. Ziyaret etmek isterseniz çantalarınızı alt kısımda olan yere bırakarak ücretsiz bir şekilde ziyaret edebilirisiniz.

  1. Walker Sanat Galerisi; 10.00-17.00 saatleri arasında açık olan bu galeriyi ücretsiz bir şekilde gezebilirsiniz.

 

  1. Superlambanana; Şehrin simgesi bu köpek. Birçok yerde görebileceğiniz bu köpekleri bazı yerlerde farklı renklerde ve ilginç desenlerle süslemişler. Ama en büyüğü bu bahsettiğimiz olan. Tithebarn Street’te kolaylıkla bulabilirsiniz.

  1. The Cavern Club; Beatles’in ilk sahne aldığı yer olan bu mekan hala canlılığını sürdürüyor. Gece eğlenmek için tercih

 

  1. Junk Yard Golf Club; Liverpool’daki eglence mekanlarinin basinda bizce mini golf. Gitmeden once yaptigimiz arastirmalar sonucunda buldugumuz bu crazy golf mekani gercekten cok etkileyici. 8 pound karsiliginda kaydiraktan kayip, eski arabalarin icinden gecip, kapkaranlik bir ortamda neon renkler icinde golf oynamak isterseniz kesin ugrayin. Liverpool’a yeni acildigi icin fiyati Manchester ve Londra’dan daha uygun. Yeri ise Liverpool One Avm’nin icerisinde.

Diğer gezebileceğiniz yerler;

George’s Hall, Dünya müzesi, Anfield Road Stadyumu (20 pound), China Town, Matthew Caddesi, Bold Street.

Yemek için yerler;

  1. Lucha Libre; (96 Wood st. L1 4D) Meksika tatlarını deneyimleyebileceğiniz bir yer. Tavuklu peynirli Quesedilla ve  Tacolarını önerebilirim.

 

  1. Kassap Meat House; Biz Londra’da yaşadığımız için Türk yemeklerine her daim evet diyebiliriz ve yine görünce dayanamayıp girdik, öok da memnun ayrıldık. Ama siz Türkiye’den gelmişseniz ya yeni geldik bir de Türk yemekleri mi yiyelim diyebilirsiniz. Et restaurantı olan bu mekanın yemekleri bizce çok lezzetliydi. Peynirli ve soslu etlerini denedik gayet yumuşak ve ince kesilmişti. Kremalı ıspanakları da iyiydi, deneyebilirsiniz. Dondurmalı baklavası bir Nusret olmasa da ona benzetmişler çünkü lezzetliydi. Bu arada çalışanların ilgisinden kesinlikle bahsetmem gerek. Acayip ilgililer, belki de bizi Türk gördükleri içindir bilemiyoruz, gayet güzel karşılanıp ağırlandık. Olur da giderseniz bizden bahsedebilirsiniz. 🙂

 

  1. Rococo Cafe; Self servis olan bu cafeyi Liverpool’da okumuş bir arkadaşımızın önerisi üzerine gidiyoruz ve çok da beğeniyoruz. Fiyatlar makul ve self servis olması güzel bir his. Sürekli sizi rahatsız eden birisi yok ve ev edasında koltukları, antika tasarımları çok hoş bir ambiyans katmış. Earl Grey’i çok lezzetli ve misler gibi kokuyordu. Tatlı isterseniz de waffle deneyebilirsiniz. İki parça şeklinde geliyor o yüzden iki kişi iseniz bile bir tane isteyin. Menüde waffle görünmüyor ama çalışanlardan isteyince getiriyorlar aklınızda bulunsun.

  1. Fab4 Cafe; Bu cafe feribotun kalktığı yerde hemen. Cafenin içerisi bir Beatles müzesi adeta. Aldığınız kahve bardakları kartondan ve üstünde de Beatles üyelerinin resimleri mevcut.

 

 

]]>
Glasgow-Edinburgh Gezilecek Yerler https://letitgo.tv/glasgow-edinburgh-gezilecek-yerler/ Fri, 26 Oct 2018 20:44:58 +0000 https://hacerimo.com/?p=1606  

Dört günlük bir tatil ayarlayıp rotamızı Glasgow ve Edinburgh’a çevirmemiz ile tatilimiz başlamış bulunuyor. Londra’dan uçak biletlerine bir hafta öncesinden baktığımız için fiyatlar uçmuş. Aslında gezimizin asıl amacı Edinburgh’a gitmek ama Londra-Edinburgh biletleri ço0k pahalı olduğundan Londra’dan Glasgow’a biletimizi alıp oradan otobüsle Edinburgh’a geçelim diyoruz.

Edinburgh’ta kalacağımız yer için; şehir merkezine çok uzak olmayan aslında normalde yurt olarak kullanılan adını tam hatırlamıyorum ancak Destiny Student yazarsanız bookingten rahatlıkla bulabileceğiniz yurdu seçiyoruz. Tatil zamanlarında otel olarak kullanılıyor ve yeni yapılmış apart tarzında odalar mevcut. Özel banyolu ve ortak kullanımlı banyo şeklinde alternatifiniz var. Bütçenize göre seçebilirsiniz. Her 5-6 odanın kendine özel mutfağı var ve sizin kullanımıza da açık. Mutfaklar yenilenmiş her şey taptaze. Fırını, ocağı, kettle’ı, mikrodalgası, tvsi, ütü masası, çamaşır makinesi bile var. Temiz olması ve güvenlikli olması açısından içimiz rahat size tavsiye edebilirim.

 

Gezilecek yerlere gelirsek;

Edinburgh eski ve yeni yerleşim yeri olarak ikiye ayrılıyor. İlk olarak Edinburgh Kalesi’nden başlayabilirsiniz. Online bilet alabilirsiniz kale için ve 16.50 pound gibi bir ücreti var. Kale şehrin çok yukarısında olduğu için buradan kuşbakışı şehri izleyebilir, kuzey denizini bile görebilirsiniz. Ancak yukarıda olduğu için biraz rüzgarlı oluyor çıkarken yanınızda kalın birşeyler götürmenizde fayda var. 😉 9.00 – 17.00 saatleri arasında açık gezinizi bu saatler arasında ayarlayabilirsiniz.

 

St. Giles Katedrali’ni gezebilirsiniz.

  

Bir sonraki durağınız Edinburgh Kraliyet Botanik Bahçesi olabilir. Biz buraya bayıldık, gözlerinizin yeşile doyacağı, etrafta sincapları ellerinizle besleyeceğiniz ve yeşilin binbir tonunu görüp farklı türler görmenin zevkine varacaksınız.Devasa ağaçlarla birlikte daha önce hiç görmediğimiz ağaç türleri ve üzerinde yuvarlanmak isteyeceğiniz çimler bulunuyor. Şehir merkezinden yaklaşık 20-25 dk yürüme mesafesinde bulunuyor. Biz şehri yürüyerek gezmeyi ve şehri keşfederken dar sokaklarından başlamayı sevdiğimiz için yürüdük.

 

Holyrood Parkı’na gidebilir ve bu parkın en üst kısmı olan Arthur’s Seat olarak da adlandırılan yere kadar çıkıp şehri izlemeniz mümkün. Holyrood Parkı çok büyük ve bazı kısımları çok tehlikeli olan kayalıklar bulunuyor. Arthur Seat’e çıkabilmeniz için birçok alternatif yol mevcut. Biz otelimize yakın olduğu için merdivenli ve kayalıklı kısmı tercih ettik ama dönüşte daha düz ayak olan yoldan indik. Aksiyona gerek yok diyorsanız düz yolu tercih edin, bu yol ayrıca diğerine göre daha az yorucu olacaktır. Arthur Seat’e çıkmak yaklaşık yarım saat alıyor ve en üst kısma çıktığınızda bu kadar yolu ne için çıktığınızı hatırlayıp iyi ki de çıkmışım diyorsunuz. Şehri yukarıdan izleyebiliyorsunuz ve arka kısımda ise kuzey denizini  ve sahil kısmını da görebiliyorsunuz.

 

Dilerseniz İskoçya Parlementosu’nu görebilirsiniz.

Harry Potter’ın yazıldığı cafede burada. Kafeden tek içecek alıp gün boyu oturmasına izin veren tek kafe zamanında burasıymış ve halen Harry Potter ile gelen ünün etkisi ile ziyaretçisi hiç bitmiyor.

Royal Mile’ı görmeden dönmeyin. Burası kraliyet yolu olarak biliniyor ve en işlek caddelerinden birisi. Ağustos ayında gitmek isterseniz Edinburgh Festivaline denk geliyorsunuz ve çeşitli gösterileri, sokak sanatçılarını, etkinlikleri izleyebileceğiniz birçok durak oluyor bu yol üzerinde. Festival 1 ay sürüyor ve her gün çeşitli aksiyonlar oluyor. Son gün ise Princes Garden da muhteşem bir konser ve kalede havai fişek gösterisi oluyor.

Bir sonraki durağınız İskoçya Milli Müzesi olabilir.

Five Guys‘ı yemek için önereceğim. Muhteşem hamburgerleri var 😉

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Tatlı yemek isterseniz, belki ünlü 5 çayı içmek isterseniz veyahut kahve içmek isterseniz Patisseria Valeria‘ya gidebilirsiniz. Muhteşem tatlıları var.

 

]]>
Mallorca Gezi Notları https://letitgo.tv/mallorca/ Fri, 26 Oct 2018 20:22:48 +0000 https://hacerimo.com/?p=1696 Geldik cennet gibi bir adaya daha. Havası, doğal güzellikleri, denizi,.. her birşeyi ayrı güzel. İspanya’nın güneyinde bulunan Mallorca adası mayıs ayında başlayıp ekim sonuna kadar deniz tatili sürebileceğiniz elverişli bir hava durumuna sahip.

Adayı araba ile bir ucundan diğer ucuna yaklaşık iki saatte gidebiliyorsunuz. Mallorca’ya gelince eğer deniz tatili dışında birşeyler yapmak isterseniz, araba kiralamanızı öneririm, çünkü muhteşem doğal güzellikleri mevcut ve bunları görmeden dönmeyiniz. Biz “Ok” isimli acentadan minnak bir arabayı deneyimlemek için Fiat 500 kiralayarak gezdik, çok da eğlendik. 5 günlük ortalama 150 Euro, benzini ile birlikte ortalama 180 Euro’ya denk geldi. Mallorca’nın köylerini, sıradağlarını, denizini, deniz kenarında bulunan muhteşem güzellikteki uçurumlarını görmeden ayrılmayınız!

Mallorca’ya geldiğinizde Palma’ya yaklaşık 20 dk uzaklıktaki havalimanına iniyorsunuz. Buradan otobüs ile veya araba kiralayarak Palma merkezine gidebilirsiniz.

Palma’da Gezilebilecek Yerler;

  • Palma Katedrali:  Bu devasa katedral uzaktan bile enfes görünüyor. Denize yakın bir yerde konumlanmış önünde ise bir nehir bulunuyor. Katedralde yer alan broşürlere göre; 5. yy’dan beri adada Hristiyanlığın olduğunun bir göstergesi olarak bu Katedral kabul ediliyor. 902 yılında Arapların adayı ele geçirmelerinden sonra Müslümanların, Hristiyanların burada yaşamasını hoş gördüğü biliniyor.
  • 1851 yılındaki depremden sonra katedralin birçok alanında hasarlar meydana gelmiş ve Peyronet daha sonra da Gaudi tarafından Katedral restore edilmiştir. Bu yüzden katedralin içerisinde Gaudi’yi hatırlatan birçok detay bulunuyor. Katedralde toplam 61 adet pencere ve çok sayıda ışıklandırma bulunmaktadır ve orta nefte bulunan ışıklandırmalar ise yaratılanların Tanrı’ya söyledikleri övgü dolu şarkıları temsil etmektedir.

 

 

  • Katedralde bulunan en büyük ve gösterişli cam (Morning Star) ise İsa’yı sembolize etmektedir.

 

  •    

 

  • Ayrıca yıl boyunca 3 kez (11 kasım, 2 şubat, 11 şubat) güneş ışığı sayesinde katedralde inanılmaz şekiller meydana geldiği ve 23 ekim tarihinde de katedralin ortasında beliren kırmızı şeklin nereden geldiği ve nasıl oluştuğu konusundaki gizem halen anlaşılamıyormuş.
  • Bellver Kalesi bir sonraki durağınız olabilir, biz biraz şehrin dışında olduğu için tercih etmedik. Ancak sonradan gördük ki müthiş bir manzarası var. Zamanınız varsa kesin gidin.
  •  Modern Sanat Müzesi; açık hava müzesi olan bu müze birçok sanatsal içerik ile sizi karşılıyor. Girişinde ters ev bulunuyor ancak iyi korunmadığından olsa gerek çok bakımlı göremedik biz müzeyi. Ancak buradan güzel bir Palma manzarası izleyebilirsiniz.

 

  • Arap Banyoları bir sonraki durağınız olabilir.
  • Born Caddesi; alışveriş ve yemek için tercih edebileceğiniz cadde. Bilinen birçok markayı burada bulabilirsiniz. Caddedeki ağaçlı yol Barcelona’nın en ünlü caddesi La Rambla’yı anımsatıyor. Ayrıca caddede, vitrininde çekici pastalar olan birçok cafe var.

  • Diğer tercih edebileceğiniz noktalar;
  • Plaza Major
  • Ajuntament
  • Forn Des Teatre
  • Passeig de Sagrera
  • Casa Oleza
  • Consultant De La Mar.

 

Valdemossa Köyü

İnanılmaz güzel bir manzaraya sahip olan bu köyde huzuru yakalıyorsunuz. Mallorca’nın sıradağları olan Serra de Tramuntana’nın eteklerinde kurulan bu köyü kesinlikle görmenizi öneririm. Ünlü besteci Frederic Chopin’in evi yine bu köyde bulunmaktadır.

Chopin’in bu köyde 5 ay kadar yaşadığı bilinmektedir, hatta bu köyde yaşamasını sevgilisi George Sand’ın istediği bilinmektedir. Chopin bu köyde yaşadığı süreçte ünlü bestelerinden Prelude’i bestelemiştir. Chopin’in evine giriş 8 euro. Evinin önünde muhteşem bir bahçe bulunuyor ayrıca evinin karşısında bulunan manzara ile bestelerini üretirken ilhamı nereden aldığı kolaylıkla anlaşılıyor.

   

 

Köyün her yerinde taş evler mevcut ve evlerin kapılarının önünde ise dini resimler asılmış. Her resimde farklı bir dini olay resmediliyor.

Köyde her cafede, her fırında bulabileceğiniz Coco de Patata isimli tatlıdan yemenizi öneririm. Aslında bu tatlı bizim poaçamızın üzerine pudra şekeri dökülmüş hali. Biz lezzetini beğendik ama pudra şekeri olmasa daha iyi 😉

 

Soller Köyü

Soller’in bir kara kısmındaki köyü bir de sahil kısmı bulunuyor. Kara kısmında büyük bir kilise bulunuyor. Kilisenin önünde büyük bir meydan bulunuyor ve burada yemek için birçok restaurant ve cafe var.

 

Sahil kısmı tabiki daha güzel burada nostaljik bir tramvay bulunuyor ve bu tramvay sahilden başlayarak kara kısmında bulunan kilisenin yanından yukarı doğru çıkıyor. Biz araba kiraladığımız için binmedik ancak  tramvayın sahilden kara kısmına giderken çok güzel manzaralardan geçtiğini tahmin ediyorum. Tramvay fiyatı 7 Euro.

 

Biz Port De Soller’e gittiğimizde yağmur yağdığı için sahil kısmında ilk bulduğumuz cafeye giriyoruz. Tesadüfen girdiğimiz bu kafenin yemekleri bizi cezbediyor açıkçası. Tiramisusu lezzetli ayrıca çay sunumları da çok şık. Çalışanları ilgiliydi giderseniz deneyebilirsiniz. İsmi Nou Bon Vi. Tiramisu 5 euro, çay ve kahvesi ise 4 euro.

Size Soller’de önereceğim en güzel yer Nautilus Restaurant. Kayalıklar üzerinde bulunan bu restaurantın önünde alabildiğine açık denizi gören ve muhteşem bir gün batımına sahip olan manzarası var. Soller’in sahil kısmından yaklaşık 10 dakikada yürüyerek ulaşabilirsiniz. Biz araba için sahil kısmı girişinde bir yer bulup park sıkıntısı çekmeyelim diye yürüyerek gittik ancak araba parkı için yerleri de mevcut.

 

Pollença Köyü

Pollença köyü yine dağ eteklerinde kurulmuş bir köy. Taş evleri çok fazla ve her sokağında turistik dükkanları mevcut.

Köyün üst kısmına çıkan yüzlerce merdiveni takip ederseniz hem yukarıdan köyü görebileceğiniz hem de başında dumanlı sıradağları görebileceğiniz bir manzara ile karşılaşıyorsunuz.

Köyün en üst kısmında küçük bir kilise bulunuyor ancak insanlar bu manzara için en üst noktaya kadar çıkıyorlar. Alışveriş yapmak isterseniz el yapımı birçok takı dükkanı, kıyafet ve çanta dükkanını köyün dar sokaklarında bulabilirsiniz.

 

Alcudia Köyü

Alcudia’nın kara kısmında çok bir şey yok o kısmı atlayıp doğrudan sahil kısmına inebilirsiniz. Sahil kısmı sıcak bir denize sahip ve bizim Ölüdeniz’i andıran bu plajda dizinize gelen deniz suyu ile uzun bir müddet denizde yürüyebilirsiniz. Biz plajını çok beğendik, plajında bizimkinden değişik bir kumsal bulunuyor; daha minik ve sıkı beyaz kumlar var. Denizinin turkuaz rengi, sıcaklığı muhteşem. Alcudia diğer köylere nazaran daha turistik ve cadde boyunca alışveriş için birçok dükkan bulunuyor.

Can picafort sahili ise Alcudia’yı sahil yolunu takip ettiğinizde bulabileceğiniz Alcudia’nın devamı niteliğinde olan plaj. Ancak Alcudia’daki sakinlik burada yok daha dalgalı ve çabuk derinleşen bir denize sahip. Bu kısım daha çok yazlık kasaba gibi birçok villa, ev var. Sahil kısmının karşısında yemek için yerler var.

Alcudia ve Can Picafort sahilleri çok uzun sahiller. Denize girmek için bir daha gitsem Alcudia’yı tercih ederim.

 

Deia Köyü

Bizim doğasını, manzarasını en sevdiğimiz köy Deia. Diğerlerine göre daha farklı geldi bize. Köyün sokaklarında kaybolun, dar geçitlerden geçin.

Ve kesinlikle köyün üst kısımlarına doğru çıkın. Köyün üst kısımlarına doğru çıktığınız en üst kısımda bir kilise göreceksiniz. Kilisenin manzarası güzel ve önünde ilgi çekici bir mezarlık bulunuyor.

Köyün sokaklarında kaybolmanızı, dar sokaklardan geçmenizi, her tarafı çiçeklerle kaplı olan sokakları görmenizi öneririm. Köyü gezerken dağ eteğinin üst kısımlarında bulunan evlerin bazılarının teraslarının olduğunu görüp ve bu terasların muhteşem manzaralarına karşı kahve yudumlamayı dileyip oradan ayrılıyoruz.

 

 

Bu köy diğerlerine göre daha az turistik ve biz bu köyü gezerken gerçek bir İspanyol köyü gezdiğimizi hissettik. Bizim için bu duygu daha önemli.

 

Andratx

Bu köyde yine kara kısmına gitmeye gerek olmamakla birlikte sahil kısmı görülmeyi hakeden bir yer. Sahilde yürünebilecek güzel bir yol var ve yol boyunca birçok kafe ve restaurant bulunuyor. Andratx’e kesinlikle gün batımında gidin. Hatta gün batımından biraz önce gidip sahilin uç noktasında kendinize güneşin batışının muhteşem manzarasını keyifle izleyebileceğiniz bir nokta bulun. Güneşin batarken ki bütün renklerini, gökyüzünün ve güneşin denizde olan yansımasında maviden kırmızıya dönen halini görmenizi öneririm.

 

Portal Vells

Portal Vells güzel birçok plajı olan ve iki saatlik doğa ile iç içe olacağınız sahil boyunca yürüyebileceğiniz bir rotaya sahip. Yürüyüş yolunu takip ederseniz mağaraları da görebiliyorsunuz.

Rota boyunca uçurumlardan izleyebileceğiniz denizin turkuaz tonundan laciverte dönen rengini ve gökyüzü ile birleştiği manzarayı izleyebilirsiniz.

Rota boyunca muhteşem noktalar ve kartpostallık manzaralar yakalayabilirsiniz. Rota boyunca devam ederseniz bazı noktaların denize girmek için müsait olduğunu ve rot üzerinde birçok küçük plajın olduğunu göreceksiniz. Bazı plajlarda deniz uzun süre derinleşmiyor.

Rota üzerinde bir de çıplaklar plajı bulunuyor. Düşüncemizin aksine bu plajın birçok üyesi bulunmakta.

     

 

 

 

]]>
Greenwich https://letitgo.tv/greenwich/ Sun, 30 Sep 2018 18:09:41 +0000 https://hacerimo.com/?p=1611

 

Londra’nın güney doğusunda yer alan  Greenwich’e Londra’dan rahatlıkla ulaşabilirsiniz. Bir yarım gününüzü Greenwich için ayırırsanız detaylı bir şekilde Greenwich’i gezme şansı bulabilirsiniz. Greeenwich’e giderek 0 meridyenine ayak basma şansını bulacaksınız. Hatta ayağınızın birini Londra’nın doğusuna diğerini Londra’nın batısına basmış oluyorsunuz.

 

Greenwich ulaşımı; Londra’dan DLR, metro, otobüs veya tekne ile Thames nehri üzerinden gidebilirsiniz. Google maps’i telefonunuza indirip arama kısmına Greenwich yazıp yol tarifi dediğinizde bulunduğunuz yerden Greenwich’e nasıl gidebileceğinize dair farklı rotalar bulmuş oluyorsunuz. Bu rotalarda hangi otobüse, metroya binmeniz gerektiği veyahut hangi duraktan binip hangi duraktan inmeniz gerektiği ve yolculuğunuzun ne kadar süreceği konusunda bilgi sahibi olmuş oluyorsunuz. Ulaşım Londra’dan yaklaşık 30 dakika sürüyor.

 

Gezilecek yerlere geldiğimizde;

İlk görmek isteyeceğiniz yer muhtemelen Gözlemevi olacaktır. Gözlemevi’ne giriş 15 pound (2018 eylül). Gözlemevinde 0(sıfır) meridyeni bulunuyor. Gözlemevine girerek 0 meridyenini görüp bol bol fotoğraf çektirebilirsiniz. Gözlemevinin üzerinde kırmızı bir top bulunuyor ki bu top zaman topudur. Her gün saat 13.00’da aşağı düşmektedir. Girip girmemek size kalmış. Ancak size küçük bir sır vereyim. 0 meridyenini gözlemevine 15 pound vermeden de görebilirsiniz. Bunu anlatmadan önce daha anlaşılır olması için duvar saatini anlatmam gerekiyor.

24 saatlik duvar saati: Bu saat gözlemevinin duvarında bulunuyor. Gözlemevini çevreleyen duvarın dış kısmında, herhangi bir ücret ödemeden de görebilirsiniz. Bu saat bildiğimiz saatlerden biraz farklı. Dünya’nın ilk elektirikli duvar saatlerinden birisi olma özelliği taşıyor. 1852’de Charles Stepherd tarafından inşa edilmiştir.

Şimdi gelelim 0 meridyeninin ücretsiz görülebileceği noktaya. Bu saati Greenwich Parkı’nın sonuna geldiğinizde göreceksiniz zaten. Saatin hemen yanından aşağı doğru iki yol gidiyor. Bu yollardan birinde demir parmaklıklar var ve dar bir yol. Eğer siz dar olan demir parmaklıklı kapıdan geçen yolu devam ederseniz hemen 20 metre uzağınızda 0 meridyeninin uzantısını göreceksiniz. Aslında bu çizgi gözlemevinin 0 meridyeni çizgisinin devamı niteliğinde. İlginç bir şekilde duvardan sonra da biraz daha uzatmışlar ve duvarın üzerinde de “West Longitude” ve “East Longitude” yazıyor. Böylece ücretsiz bir şekilde 0 meridyenini görmüş oluyorsunuz. 😉

   

 

Denizcilik müzesi bir sonraki durağınız olabilir.

Cutty Sark, bu gözlemevinin aşağısında nehrin üzerindeki yelkenlidir. Zamanında Çin ile çay ticareti yapmak için inşa edilmiştir. Girişi ücretlidir, fiyatı ise 13.5 pound. Biz girmeyi tercih etmedik, siz isterseniz gezebilirsiniz.

Greenwich Park, eğer bizim gibi metro+otobüs ile Greenwich’e ulaşmışsanız ilk olarak Greenwich parkının içerisinden geçiyorsunuz. Bu park yeşilliğin bol olduğu, dümdüz bir platoda yer alıyor. İçerisinde koşanlar, piknik yapanlar, çimlere uzananlar, köpeklerini gezdirenler, bisiklete binenler var. Parkın içerisinde yemek yeyip atıştırabileceğiniz cafeler de mevcut. Parkın sonuna geldiğinizde gözlemevini görüyorsunuz ve parkın sonunda oturup manzara izlemek için çok güzel yerler mevcut. Park yukarıda bulunduğu için nehri, denizcilik müzesini, Londra’nın belli yerlerini görebiliyorsunuz.

 

Greenwich Market, zaten Greenwich küçük bir yer olduğundan çarşısına indiğinizde göreceksiniz. İçerisinde birçok stand bulunuyor. Vintage kıyafetler, mobilyalar, kitapçılar, yemek standları vs.

 

Yemek yemek isterseniz Zizzi, envai çeşit yemek pazarları, pizza express, nandos(tavuk), birkaç tane Türk restaurantı bile gördük,.. bulunmakta. Biz genelde yediğimiz Zizzi’yi seçtik. Burası bir İtalyan restaurantı. Biz geyik etli bir makarnasını (Zizzi’s special) ve pide gibi olan bir pizzasını seçtik. Yemekleri genelde lezzetli. Londra’da da birçok şubesi bulunuyor. Ancak ben bu makarnasını çok beğenmedim genelde yediğim ıspanaklı, soslu makarnası daha güzel. Yemekten sonra tatlı için yer ararken yemek pazarlarının kurulduğu yerlere gittiğimizde sadece pasta satan bir çadıra denk geldik. Acayip güzel görünüyordu hepsi. Bu pazarların bazıları limana yakın bazıları da Greenwich Market’in içinde.

 

]]>
Bournemouth Gezi Notları https://letitgo.tv/bournemouth-gezi-notlari/ Wed, 15 Aug 2018 13:10:53 +0000 https://hacerimo.com/?p=1459 Bournemouth İngiltere’nin en güzel plajlarına sahip yerlerinden birisi. Londra’dan gelmek isteyenler için birkaç seçenek mevcut; isterseniz trenle gelebilirsiniz isterseniz otobüs ile ulaşım sağlayabilirsiniz. Trafik yoksa ulaşım zamanında çok büyük bir farklılık olmuyor. Aslında Bournemouth daha çok öğrenci şehri olarak biliniyor burada birçok dil okulu olmasından dolayı. İngiltere’de dil okuluna gelmek isterseniz Londra’ya göre daha uygun fiyatlarda dil okulları bulabilir yaz aylarında gelmişseniz hem tatil hem dil okulunun tadını çıkarabilirsiniz.

Burada İngiltere’nin iklimi dolayısıyla denize çok girilmiyormuş aslında ancak bizim gittiğimiz dönemde en sıcak günlerine denk geldiğimiz için doya doya denize girip güneşlendik. Umarım siz de bizim kadar şanslı olursunuz bu konuda.

Şehir merkezinden plaja yürüdüğünüzde karşınıza ilk rıhtım çıkıyor. Rıhtımın sağı solu her zaman en kalabalık yerler oluyor sanırım insanlar şehir merkezinden ineyim ilk gördüğüm yerde denize gireyim modundalar. Ancak siz sola doğru yaklaşık 15-20 dakika yürürseniz denize girmek için daha sakin yerler bulabilirsiniz. Sahilde birçok otel var bunları bookingten seçerek gelebilirsiniz veya bizim yaptığımız gibi airbnbden oda veya ev kiralayarakta kalmanız mümkün. Kamp yapmayı seviyorsanız çadırınızla gelmeyi de tercih edebilirsiniz. Günübirlik gelmek isterseniz sahilde bulunan kulübelerden de kiralayabilirsiniz. Sahil boyunca rengarenk küçük kulübeler mevcut bunları kiralayıp siz denizdeyken veya gezerken eşyalarınızın güvende olduğunu hissedebilirsiniz. Gerçekten çok tatlılar. (kulübelerin birçok çeşidi var diğerlerinin videolarını izlemek için intagram hesabımı ziyaret edebilirsiniz kullanıcı ismim: letitgo.tv).

Bournemouth plajı beyaz kumları ile ünlü. Kumları bizim akdeniz bölgesi plajları gibi yanar derecesinde sıcak olmuyor o yüzden tadını çıkara çıkara istediğiniz kadar yürüyebilirsiniz. Deniz kenarında büyük bir plajı var ancak hemen üstünde uçurumlar başlıyor o yüzden şehir merkezinden denize her yerden rahatlıkla inemeyebilirsiniz.

Denize inmek için belli yerler var oralardan ancak denize ulaşabiliyorsunuz. Ancak uçurumların en üst noktasından denizin alabildiğine giden manzarasını izlemek, suyun turkuazlığı ve berraklığı karşısında mest olmak, ufukla denizin birleştiği yeri görmek, enfes gün batımını izlemek yapabileceğiniz en iyi aktivite. Diğer bir aktivite olarak lunaparkta eğlenmeyi tercih edebilirsiniz dönme dolaptan manzarayı bir kez daha isteyebilirsiniz. Gün batımını izledikten sonra bence ilk işiniz plaja gidip dalgalar eşliğinde hafif rüzgar ile kumlara uzanıp yıldızları izlemek olsun. Sonrasında eğlenmek için şehir merkezinde olan birçok mekana gidebilirsiniz.

Bournemoth’a gitmeden birçok yerden okuduğum yazıda malesef beğenilmemiş biz aksine çok beğendik ve çokta eğlendik. Bu düşüncemizde hava sıcaklığının etkisi olabilir. Siz planınızı yaparken ince eleyip sık dokuyun ve sıcak havada gitmeye çalışın. Bence hafta sonu iki gün için gidebilirsiniz.

Şunu söylemeden geçemeyeceğim bir dondurmacı var ki biz ona en yakın lezzeti İtalya’da bulmuştuk. Bence baya iyi. Kesinlikle deneyin. İsmi Sprinkles Gelato. Foursquare veya google maps yardımı ile kolaylıkla bulabilirsiniz. 2 topu 3,5 pounddu bizim gittiğimizde. Ancak şöyle bir durum var ki siz iki top istiyorsunuz onlar 4 top koyuyorlar. Yani isteğinizin iki katı kadar veriyorlar ve dondruma topları baya büyük aklınızda bulunsun bu kritere göre seçimizi yapın.

]]>
Londra Gezi Notları https://letitgo.tv/londra-gezi-notlari/ Fri, 27 Jul 2018 23:31:00 +0000 https://hacerimo.com/?p=1415 Londra her ne kadar yağmur memleketi olsa da bizim şansımızdandır diye düşünüyorum kaç haftadır günlük güneşlik hatta kavurucu bir sıcağı var. Umarım Londra geziniz boyunca güzel havalarına denk gelen şanslılardan olursunuz. Londra yazımda öncelikle Londra’nın olmazsa olmazlarından burayı görmedim demeden Londra’dan gitmemeniz gereken yerlerden bahsedeceğim.

İlk yer tabiki BİG BEN:

Aslında şu sıralar Big Ben’i görmeniz pek mümkün değil sebebi ise tadilatta olması. Tadilatta olduğu için dış yüzeyi demirlerle kaplı, şu sıralar gelmeyi düşünüyorsanız (2018-2019, belki birkaç sene daha) göremeyebilirsiniz. Geldiğinizde sürpriz olmasın 😉

İkinci yerimiz LONDON EYE:

London Eye, Londra’nın meşhur devasa dönme dolabı. Gelmeden belki online bilet alabilirsiniz çünkü her daim sırada bekleyen yüzlerce insan oluyor, bu işinizi bir nebze kolaylaştırabilir. Bazen yoga, meditasyon zamanlarına da denk gelebilirsiniz. Yani şöyle ki bir grup anlaşıp London Eye’ın bir bölümünü kiralayıp yoga yapabiliyorlar bir yanda da Londra manzarası ilginç bir deneyim olabilir.

Bir sonraki durağımız TOWER BRİDGE ve TOWER OF LONDON:

Tower Bridge Times nehrinin Londra’yı böldüğü iki yakasını birleştiren en büyük köprülerinden. Buradan yaya ve arabalarla insanlar karşıya geçebiliyorlar. Yürümesi eğlenceli bir köprü. Ona çok yakın yerde Tower Of London bulunuyor. Burası bir kale içerisine biz girmedik en yakın sürede ziyaret edip bu kısmı detaylı bir şekilde yazacağım. Tower Of London için metroda sarı veya yeşil hattın Tower Hill durağından inip 5 dk yürüme mesafesi ile ulaşabilirsiniz.

Dilerseniz WESTMİNİSTER ABBY‘yi bir sonraki durağınız olarak seçebilirsiniz.

Londra’nın olmazsa olmazlarından biri olan müzelerini kesinlikle görmenizi isterim. Müzedeki her şeye daha detaylı baktıkça daha fazla şaşırıyorsunuz. Benim müzeler hakkındaki ilk izlenimim “Bu kadar şeyi ve bu büyüklükteki şeyleri buraya nasıl getirmişler?” hala aklım almıyor doğrusu. En üzücü olayda memleketinizde koruyamadığınız birçok değeri bu müzelerde görmek malesef. 🙁 Ama adamlar korumuş bu zamanlara getirmiş ve turist ve halka ücretsiz bir şekilde sunmuş bu tarafı takdir edilesi. Müzeler arasında VİCTORİA-ALBERT MÜZESİ, SCİENCE MUSEUM, NATURAL HİSTORY MUSEUM‘u birlikte gezebilirsiniz. Bu üç müze birbirine çok yakın. Natural History Museum’da dinazorlardan tutun birçok canlı çeşidi ile karşılaşıyorsunuz. Bunlar arasında en ilgi çekicisi bana göre bu müzeydi.

BRITISH MUSEUM diğer bir alternatif olarak seçebileceğiniz durak. En iyilerinden birisi de bu müze bence. İçerisinde farklı ulusların tarihlerine şahitlik edeceğiniz birçok parça bulunuyor. Ortadoğu, Avrupa, Uzakdoğu… gibi ayırılmış bölümlerde o ulusların tarihlerini görüyorsunuz. Bu müzede benim en çok dikkatimi çeken Mısır’dan getirilen mumyaları görmek oldu. Tabutları ile birlikte birçok mumya var.

  

Diğer bir durağınız HYDE PARK olabilir. Bu devasa parkta isterseniz koşabilir, yürüyebilir, yeşilliklerde oturabilir, bisiklete binebilir, gölün tadını çıkarabilirsiniz. Ayrıca parkta çocukların içine girebilmesi için yapılmış yapay bir göl bulunuyor. Sıcak havalarda çocuklar için birebir. Parkın içerisindeki gölde birçok canlı görebilirsiniz. En asilleri tabiki kuğular.

Londra’da bulunan diğer iki park ise GREEN PARK ve ST. JAMES PARK. Bu iki park bir caddenin karşılıklı iki tarafını oluşturmakta ve ayrıca bu caddenin sonu ise BUCKHİNGAM SARAYI‘na çıkmakta. Sabah 10 civarı sarayın önünde olursanız askerlerin değişim törenini izleyebilirisiniz. Parklarda çok sayıda sincap var. Yanınızda kesinlikle atıştırmalık birşeyler götürün hem pikniğinizi yapıp bir yandan da atıştırmalıklarınızı sincaplarla paylaşabilirisiniz. Sincap beslemek başka bir yerde nasip olmayabilir. Çekinmeden yanınıza gelebiliyorlar hatta pantolonunuza tırmanıp elinizden yiyeceği alabiliyorlar. Hatta ben sincaplara mısır atarken bir güvercinin elime konup mısırları yediğini bile hatırlıyorum. Bu gibi tatliş deneyimlerde yaşayabiliyorsunuz. Çok sevimliler 🙂 (sevimli sincapları ellerimizle beslediğimiz videolarını instagram hesabımdan izleyebilirsiniz; kullanıcı adım: letitgo.tv).

Londra’da görmeniz gereken diğer yerler ise meşhur meydanları. LEİCESTER SQUARE, TRAFALGAR SQUARE, PİCCADİLY CİRCUS. Bu meydanlarda akşamları aksiyonlar çok oluyor dilerseniz izleyebilirsiniz. Ayrıca Trafalgar Square’da NATİONAL GALERY bulunuyor dilerseniz gezebilirsiniz.

  

COVENT GARDEN bir sonraki durağınız olabilir. Bu meydanlardan yürümeye devam ederseniz bence her halukarda Covent Garden’ı bulursunuz. Covent Garden’da birçok bilinen dükkan var. Paris’te tanıştığımız Laduree’nin bir dükkanını burada bulduk biz mesela, ayrıca İtalya’nın meşhur dondurmacısı Venchi’nin bir dükkanı da burada bulunmakta. Kesinlikle dondurmasını deneyin pişmen olmayacaksınız. Ayrıca Apple Market adında standlardan oluşan bir pazarda bulunmakta.

SKY GARDEN bence kesinlikle gitmeniz gereken yerler arasında. Bizim gezilerimizde gittiğimiz yerlerde ilk baktığımız şeylerden birisi de acaba şehri yukarıdan görebileceğimiz, manzarasını izleyebileceğimiz bir yer var mı? sorusu oluyor. Ve Londra’da bu sorumuzun cevabı Sky Garden. Bu bina Londra’nın en yüksek binalarından birisi. Diğeri de SHARD ancak ona hala çıkmadığım için çıktığım zaman bu kısmı detaylandıracağım. Sky Garden’a direk gittiğinizde malesef giremiyorsunuz önceden rezervasyon yapmanız gerekiyor. Yaklaşık 10 gün sonrası için boş yer bulabiliyorsunuz aklınızda bulunsun. Gelmeden yaklaşık 12-15 gün öncesinde rezervasyonunuzu yaptırın. Buraya girmek ücretsiz. Burada en yüksek binalarından birinden Londra manzarasına bakmak muhteşem bir duygu (Tabi yükseklik korkunuz yoksa). 37. kattan Londra’yı izliyorsunuz. Asansör 35 .kata kadar çıkıyor. Asansörden indiğiniz yerde bir cafe sizi karşılıyor oturmak zorunda değilsiniz manzarayı buradan izleyebilirsiniz burada ayrıca bir teras bulunuyor. Bir üst katta başka bir cafe var buradan da arka taraf manzarasını izleyebilirsiniz. 37. katta ise bir restaurantı bulunuyor. Fiyatları biraz yüksek ancak bence yemekleri lezzetli. Özel bir gün için ayarlanabilir. 😉

Bir sonraki durağınız CAMDEN TOWN olabilir. Burası Londra’nın en aksiyonlu yerlerinden birisi. İçerisinde birçok pazar, stand, yeme-içme yerleri, hediyelik  eşya dükkanları vs. var.

Bir sonraki durağınız BOROUGH MARKET olabilir. Burası açık bir yiyecek pazarı. İsterseniz hamburger, wrap tarzı isterseniz taze meyveler, meyve suları bulabilirsiniz. İçerisinde Türk standı da mevcut.

Alışveriş için OXFORD STREET’i tercih edebilirsiniz. Oxford Street’te alışveriş yapabileceğiniz, H&M, Zara, mango, bershka, pull&bear, stradivarious.. vs. gibi dükkanlar bulabilirsiniz. Ayrıca bu caddede SELFRİDGE adında bir avm var. Diğer alışveriş yapabileceğiniz cadde ise REGENTS STREET.

 

 

 

]]>
Amsterdam Gezilecek Yerler https://letitgo.tv/amsterdam-gezi-notlari/ Fri, 27 Jul 2018 22:41:57 +0000 https://hacerimo.com/?p=1412 Amsterdam kanallarıyla ünlü şehir. Şehrin her yerinden kanalların geçmesi insana bi farklı geliyor sonra alışıyorsunuz. Bu arada bu kanalların önünde fotoğraf çekinmeden dönerseniz Amsterdam Geziniz kabul olmuyormuş. 😀 Şaka bir yana gerçekten bütün kanallar çok güzel hangisinde fotoğraf çekineceğinizi şaşırıyorsunuz. Bir de bu şehirde herkes bisiklet kullanıyor. Ben ilk görüşümde çok şaşırmıştım. Arabadan çok bisiklet var. İnsanlar işlerine bile bisikletle gidip geliyor, takım elbiseli adamlar, etek-ceket giymiş kadınlar görebilirsiniz bisikletlerde. Bir de soğuk ve yağmurlu olmasına rağmen sürmeye devam ediyorlar. Çocuklu kadınlar için ise bisikletler bile var. Bisikletin önünde kimisinde kasa gibi, kimisinin önünde bir bölmesi var üzeri şeffaf örtü ile kapalı, kimisinin önünde ya da arkasında bebek-çocuk için oturak var. Yani bisiklet buranın ana ulaşım aracı. Bu kadar bisiklet olmayıp araba olsaymış durumları vahim, bu kadar bisiklete rağmen trafik olabiliyor. Ayrıca şuna dikkat edin yayalar değil burada bisikletliler öncelikle çok agresif kullananlar çıkıyor dikkatli olmanızda fayda var.

İlk göreceğiniz yer tabiki Dam Meydanı. Dam meydanından sonra Nieuwe Kerk (Kilise) ve The Oude Kerk- St. Nicolas Chuch’ı ziyaret edebilirsiniz. Amsterdam laleleriyle ünlüdür ya işte o lalelerin binbir çeşidini görebileceğiniz yeri ise Bloenmarkt (Çiçek Pazarı) gitmişken kesinlikle alın. Çiçek pazarı nehrin kenarında küçük kulübeler şeklinde dükkanların yanyana sıralanması ile oluşmuş. Çok büyük değil ama içerisinde çok fazla çeşit var. Çiçekçilerin karşısında ise peynirciler bulunuyor. İsterseniz tadıp alabilirsiniz. Burada hediyelik alabileceğiniz yerler de mevcut. Anahtarlıklar, kupalar, tişörtler, magnetler.. vs hepsini bulabilirsiniz.

Amsterdam’a gelip de bisiklete binmemek olmaz. Gün boyu bisiklet kiralayıp Amsterdam sokaklarında gezebilir, kana boyu gidebilirsiniz.

Amsterdam’a geldik şöyle güzel bir parka gidelim derseniz Vondelpark tam size göre. Biz çok beğenmiştik bu parkı. Büyüklüğü, yeşilliği, ağaçları, gölü her bir köşesini gezip hava sıcaksa kendinize uygun bir köşe bulup dinlenebilirsiniz.

Ünlü Iamsterdam yazısı ise Rijkmuseum’un önünde. İsterseniz önce Rijkmuseum’u gezip ardından yazının olduğu yere gelebilirsiniz. Yazının hemen önünde ise buz pateni yapabileceğiniz bir pist var. Biz müzeye girmektense buz pistini seçmiştik 😀

 

Gidebileceğiniz diğer müzeler Diamon Museum, Stedeljik Museum, Van Gogh Museum, Rembrant Museum, Amsterdam Museum. 

Gelmişken bir kanal turu atmadan olmaz. Kanal turu için birkaç alternatifiniz var ancak siz Blue Boat Company’yi tercih edin bence. Çünkü Blue Boat’ta anlatılanları Türkçe’de dinleyebilme seçeneğiniz var. Amsterdam’ın tarihiniz, kanallarının özelliklerini öğrenip bir taraftan botla gezebileceğiniz güzel bir deneyim kesinlikle yapın.

(Kanal gezisinde görebileceğiniz sekiz kanal)

Alışveriş yapmak isterseniz Magna Plaza Avm’yi tercih edebilirsiniz. Alışveriş yapmak için ünlü caddeler Kalverstraat caddesi, Damrak Cadddesi, Leidestraat, Nieuwendijk caddesini de tercih edebilirsiniz.

Amsterdam’a uzun geldik derseniz merkezi gezdikten sonra meşhur yel değirmenlerinin olduğu kasaba Zaanse Schans kasabasını ziyaret edebilirsiniz. Biz onun yerine Marken-Edam-Volendam rotasını tercih ettik. Bizce gayet eğlenceli bir yolculuk var iki kasaba görüp oradan adaya geçtik. Volendam’daki deniz kenarındaki evlere bakıp bakıp iç çekiyorsunuz. Ya ne kadar güzel bir yerde yaşıyorlar acaba bunun farkındalar mı diye düşünmekten kendinizi alamıyorsunuz. Buralarda bulunan dükkanları, hediyelik eşyacıları, peynircileri ve muhteşem sokaklarını gezebilirisiniz.

Nerelerde yemek yiyebiliriz derseniz?

  • Chipsy King’i tercih edebilirisniz.
  • Febo’yu tercih edebilirisiniz. Burası büfe tarzı bir yer. Her bir bölümü bir yiyecek alacak şeilde bölmelendirilmiş vitrinlerden hamburgerinizi ya da yiyeceğinizi seçip ücretini ödeyip alabilirsiniz. Küçük küçük çok çeşitten yeme imkanız oluyor.
  • Hard Rock Cafe başka bir tercihiniz olabilir.
  • Lombardo’s. Burası küçük bir dükkan ancak çok fazla müşterisi oluyor siz iş çıkışı gitmemeye özen gösterin sırada çok bekleyebilirsiniz. Dutch Beef Burger, Silence of the lambs tercih edebilirsiniz.

 

]]>